-
1 yanına bırakmamak
= yanına komamak не оставля́ть безнака́занным, отомсти́ть -
2 yanına bırakmamak
not to leave unpunished, to get even -
3 ettiğini yanına bırakmamak
получи́ть по заслу́гам -
4 yanına komamak
-
5 etmek
1) де́лать, сде́латьne edeceğini sana o bildirir — он [сам] сообщи́т тебе́ о том, что ты до́лжен [с]де́лать
ne etti eyledi — что то́лько он ни де́лал
2) сде́лать, де́лать, поступа́ть (хорошо, плохо и т. п.)iyi ettiniz de geldiniz — вы хорошо́ сде́лали, что пришли́
bunu söylemekle kötü ettiniz — вы пло́хо поступи́ли, сказа́в э́то
3) сто́итьbu kitap yüz lira eder — э́та кни́га сто́ит сто лир
4) -i, -den лиша́ть чего, оставля́ть без чегоevinden ettiler — его́ лиши́ли кро́ва
onu işinden ettiler — его́ лиши́ли рабо́ты
5) - den ( в форме невозможности) обходи́ться без кого-чего; не мочь не...çocuk oynamadan edemez — ребёнок не мо́жет не игра́ть
insan susuz edemez — челове́к не мо́жет обойти́сь без воды́
sensiz edemem — я не могу́ [жить] без тебя́
6) -i (со словами, передающими время) (делать что-л. до самого утра, вечера и т. п.)akşamı etmek — а) де́лать что-л. до са́мого ве́чера; б) находи́ться где-л. до са́мого ве́чера
konuşurken sabahı etmişiz — за разгово́рами мы просиде́ли до са́мого утра́
7) в роли вспом. гл. в сочет. с именами образует сложные глаголыateş etmek — стреля́ть
bayram etmek — пра́здновать
şüphe etmek — сомнева́ться
tesir etmek — влия́ть
8) со словами neler, çok, az де́лать / соверша́ть / причиня́ть зло и т. п.kaynanası ona çok etti — свекро́вь причини́ла ей мно́го зла
9) (со словами yatak, alt и т. п.) обмочи́ться, наде́лать в штаны́çocuk altına etti — ма́льчик наде́лал в штаны́, ма́льчик обмочи́лся
10) мат. равня́тьсяiki iki daha dört eder — два плюс два равно́ четырём
••- etmediğini komamak
- ettiğini bulmak
- ettiği ile kalmak
- ettiği yanına kalmak
- ettiği yanına kâr kalmak
- ettiğini yanına bırakmamak -
6 yan
бок (м) фланг (м)* * *1.1) бок, сторона́her yandan — со всех сторо́н, отовсю́ду
öte yandan — с друго́й стороны́
2) воен. флангyan ateşi — фла́нговый ого́нь
3) мат. часть уравне́ния ( левая или правая)2.1) боково́йyan cep — боково́й карма́н
yan kapı — бокова́я дверь
2) побо́чный3.ilâcın yan etkileri — побо́чные де́йствия лека́рства
в функции служ. имениyanına — к кому-чему
yanına oturduk — мы подсе́ли к нему́
yanıma gel — подойди́ ко мне
yanında söyledim — я сказа́л при нём
yanında taşımak — носи́ть при себе́
onun yanında benim hiç değerim yoktur — ря́дом с ним я ничего́ не сто́ю
o belge yanınızda mı? — э́тот докуме́нт при вас?
yanımdan git! — отойди́ от меня́!
••- yana- yana olmak
- sizden yanayız
- yanına almak
- annesini yanına almış
- ben seni yanıma alayım
- ama çok para veremem
- yan bakmak
- yan basmak
- yanı başında
- yanı başına
- yanına bırakmamak
- yanına komamak
- yandan bile geçmemiş
- yana çıkmak
- yan çizmek
- yan gelip oturmak
- yan gelip yatmak
- yan gelmek
- yan gözle bakmak
- yanına kâr kalmak
- yan tutmak
- yan yan bakmak
- yanına varılmaz
- yanına salâvata varılır
- yan yatmak -
7 yan
1. subst und adj Seite f; MIL Flanke f; Profil n; MATH Glied n (einer Gleichung); Seiten- (Tür); Neben- (Ausgang, Satz); sekundär (z.B. Ziel);öte yandan andererseits;yan bakış scheele(r) Blick;yan bakmak scheel blicken; etwas im Schilde führen;-de yan basmak sich täuschen in D;yan çizmek sich drücken vor D;yan etki MED Nebenwirkung f;yan iş Nebenbeschäftigung f;yan gelir Nebenverdienst m;yan gelmek schwelgen, in Freuden leben;yan gözle mit scheelem Blick;yan hakemi SPORT Linienrichter m;yan ödeme Zulage f (zum Gehalt);yan sanayi Zulieferindustrie f;yan sokak Seitenstraße f;yan yan von der Seite, schief, scheel;yan yana nebeneinander;yan yatmak sich krümmen, sich neigen, sich zur Seite neigen;-in yanı sıra (zusammen) mit D; neben D; parallel zu2. postpos -den yana wegen G; für A;benden yana meinetwegen;… bir yana abgesehen von D;bu yana hierher, auf diese Seite;-den bu yana von … bis jetzt;-den yana çıkmak zu jemandem halten;-den yana olmak für jemanden sein; sich einsetzen für;yanımdan git! geh weg von mir!;-in yanında olmak (dabei) haben: saatiniz yanınızda mı? haben Sie Ihre Uhr bei sich?;yanına bırakmamak (oder komamak) nicht ungestraft lassen;bunu yanına koymam das werde ich ihm nie vergessen;yanına kalmak straflos ausgehen2. Ortssubstantiv -in yanına neben A; zu A; an A heran;yanında neben D; bei D;yanından von D weg; von D her; weg von D;(onun) yanına oturduk wir setzten uns neben ihn -
8 etmek
",-der auxiliary verb 1. /ı/ to do, make. 2. /ı/ to do (well or wrong). 3. /ı/ to reach (a time). 4. /ı, dan/ to deprive (someone) of (something). 5. /ı/ math. to equal, make. 6. /ı/ to be worth. 7. /ı/ to amount to, make. 8. /a/ to wrong, treat (someone) unjustly. 9. /a/ to soil or wet (one´s underpants, bed, etc.). etmediğini bırakmamak/komamak to do all the harm one can. ettiğini bulmak/çekmek to get one´s deserts. Etme eyleme! Please don´t do it!/Come on now, stop it! ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek to be more of a hindrance than a help; to cause more harm than good. ettiği ile kalmak to be left with nothing but the shame of it (when a design against another has not come off). Etme yahu! Is that so?/You must be kidding. ettiğini yanına bırakmamak /ın/ to get revenge on (someone), not to let (someone) get away with something. ettiği yanına (kâr) kalmak to get away with a bad deed." -
9 etmek
1. v/t machen, tun; etwas Böses (an)tun (-e jemandem); jemandem wegnehmen (-den etwas);-e etmediğini bırakmamak an jemandem kein gutes Haar lassen;ettiğini bulmak (oder çekmek) büßen für seine Tat; (die) Strafe verdienen;ettiğini yanına bırakmamak jemandem etwas (A) heimzahlen;etmesine etmek, ama … zwar etwas tun, aber …;iyilik etmek Gutes tun;(ne) iyi ettiniz de geldiniz Sie haben gut daran getan zu kommen (… dass Sie gekommen sind);etme! lass das sein!2. v/i kosten; ohne Wasser usw leben, existieren3. Stützverb, z.B. alay etmek scherzen;berbat etmek verderben -
10 припомнить
-
11 спуск
м1) ( действие) inme, iniş; indirme, indirilişспуск корабля́ на́ воду — geminin suya indirilmesi / indirilişi
при спу́ске с горы́ — dağdan inerken
скоростно́й спуск — спорт. iniş
спуск курка́ — tetiği çekme / çekiş
2) (воды и т. п.) boşaltma, akıtma3) (место, по которому спускаются) iniş, yokuşкруто́й спуск — dik iniş
спуск в ша́хту — ocağa iniş yeri
4) ( в оружии) tetik (-ği)5) ( в фотоаппарате) deklanşör••не дава́ть спу́ску / спу́ска кому-л. — affetmemek, yanına bırakmamak
-
12 yan
"1. (a) side. 2. flank. 3. neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area. 4. part (of one´s body): Her yanım ağrıyor. I ache all over. 5. direction (line or course extending away from a given point). 6. aspect, side (of a matter). 7. with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don´t take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me. 8. in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü´nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü´s nothing compared to Zühtü. 9. lateral, side, located at or towards a side. 10. secondary. -a /dan/ 1. pro, for, in favor of; on the side of: Ben Hasan´dan yanayım. I´m for Hasan. 2. as regards, as far as... is concerned: Paradan yana iyiyim. I´m OK as far as money goes. -dan sideways, from one side; obliquely; in profile. -a çıkmak /dan/ to support, take the side of, side with (someone). -ına almak /ı/ 1. to take (someone) on, employ (someone) (as one´s assistant). 2. to take (someone) in (in order to look after him/her). - bakış sideways glance. - bakmak /a/ 1. to look askance at, look at (someone, something) hostilely or venomously. - basmak 1. to be deceived, be taken in. 2. not to be straight with someone; to give someone the runaround. -ı başında /ın/ right beside, immediately beside, right next to. -ına bırakmamak/komamak/koymamak /ı, ın/ not to let (someone) get away with (something), not to let (someone) do (something) without being punished for doing it. (...) -ından bile geçmemiş. /ın/ It doesn´t have even the slightest connection with.../It doesn´t bear even the faintest resemblance to.... - cebime koy. colloq. I don´t believe you./Come on, who do you think you´re fooling?/Pull the other leg, it´s got bells on it. - cümle gram. subordinate clause. -dan çarklı 1. side-wheel (steamer). 2. slang slow-going, poky (vehicle). 3. slang (glass of tea) served with lumps/a lump of sugar in the saucer beside it. 4. slang (someone) who walks with one shoulder sloped downward. 5. slang (someone) who swings his arms vigorously as he walks. - çizmek 1. to try to get out of; to avoid, shirk, evade, dodge. 2. to pay no attention to, ignore. - etki side effect. -dan fırlama slang scoundrel, bastard, SOB. - gelmek/- gelip yatmak to take one´s ease, relax, enjoy oneself (when one should be working). -dan görünüş profile. - gözle out of the corner of one´s eye. - gözle bakmak /a/ 1. to look at (someone) out of the corner of one´s eye. 2. to look askance at, look at (someone, something) disdainfully. 3. to look at (someone, something) hostilely or venomously. -ına (kâr) kalmak to get away with, do (something) without being punished for doing it: Bu cinayet yanına kalmaz. You won´t get away with this murder. (...) -ına salavatla varılır. /ın/ You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. (...) -ına (salavatla) varılmaz. /ın/ 1. It´s so high/expensive you can´t touch it. 2. He/She thinks he´s/she´s better than everybody else. He/She thinks he´s/she´s something. 3. You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. -ı sıra 1. right along with, right alongside, together with, with: Yanı sıra avukatını getirdi. He brought his lawyer along with him. Viski yanı sıra bira içiyor. He´s drinking beer together with whiskey. 2. besides, in addition to, along with: Büyük bir yazar olmanın yanı sıra ünlü bir müzisyendir. Besides being a great writer he´s also a famous musician. 3. right alongside, right beside: Yanım sıra onlar oturuyorlardı. They were sitting right beside me. - tutmak to show partiality to one person or side. - ürün by-product. - yan sideways. - yana side by side. - yan bakmak /a/ to look at (someone) malevolently, look daggers at. - yatmak to lean to one side."
См. также в других словарях:
yanına bırakmamak (veya koymamak) — cezasız bırakmamak, öç almak Böylece yaptıklarını yanlarına bırakmamış olacağım, insanlar neden öldürüldüğümüzü anlayacaklar. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
ettiğini yanına bırakmamak — yapılan kötü davranışa karşılık vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
etmek — nsz, der 1) Bir işi yapmak Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. H. Taner 2) İyi, kötü zarflarıyla birlikte davranmak İyi ettiniz de geldiniz. 3) i Bulmak, erişmek Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. R. H … Çağatay Osmanlı Sözlük